İnsan yeryüzünün en mükerrem varlığıdır. En güzel şekilde yaratılmıştır. (Tin 4) Bütün insanlar bir nefisten yaratılmıştır. İnsanlığın tamamının aslı birdir. Zenginin fakire, idare edenin idare edilene, siyahın beyaza, bir ırkın başka bir ırka üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir. (Hucurat13)
Kanunlara uyma hususunda hepsi eşittir. Haklı olan üstündür. “Kim zerre miktarı bir hayır işlerse, onun mükafatını görecek, kim de zerre miktarı bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. (Zilzal 7-8)
Namazda bütün halk Allah (c.c) huzurunda birlikte durur. Bir krala, bir büyüğe veya bir alime özel bir yer tahsis edilmez. Oruçta bütün müminler acıkır. Ne bir emirin ne bir soyunun ve ne de bir zenginin herhangi bir ayrıcalığı yoktur. Hac’ta hacca gidenlerin tamamı aynı elbiseyi giyer, aynı tavrı takınır ve aynı ibadetleri yapar. Aynı suçu işleyen herkese aynı ceza vardır. Öldüren öldürülür. Hırsızlık yapan cezasını görür. Katilin alim, zengin yahut soylu olmasıyla öldürülenin fakir ya da işçi olmasının bir anlamı yoktur. Herkes kanun önünde eşittir.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında Benu mahzum kabilesinden hırsızlık yapan bir kadın cezalandırılmak üzere kendisine getirildi. Bu durum kureyşlileri üzdü. Bu kadının üzerinden hadd’in düşmesi için kim aracılık olacak? Dediler. Sonra, Usame b. Zeyd’in Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından çok sevildiğini hatırlayarak ondan aracı olmasını istediler. Usame aracılık yapmak üzere Peygamber’e gitti. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Usame’nin bu davranışına çok kızdı ve ona: Allah’ın hadlerinden birinde aracı mı oluyorsun? Dedikten sonra halka verdiği hutbede şunları buyurdu: sizden öncekiler, aralarında soylu biri hırsızlık yaptı mı cezasını verirlerdi. Onlar ancak bunun için helak oldular. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsa, muhakkak elini keserim. (Buhari Muslim)
Ebu Bekir (radiyallahu anh) devrine gelince, o kalbi insanlık duygusuyla dolu örnek bir devlet başkanı idi. Halife olduğu halde mahalleye gelir ve babaları şehit olan yetim kızların koyunlarını sağardı: “Dilerim ki halifelik, daha önce taşımakta olduğum ahlakımı değiştirmesin” derdi.
Hz. Ömer, zayıflara yardım ederdi. Kesinlikle haklıdan yanaydı. İnsanlar onun nazarında eşitti. Kendi nefsini mahrum eder halka verirdi. Onlar doysun diye aç kalırdı. Günün birinde çarşıda dilenen bir adam gördü:
-Ne yaparsın ey ihtiyar? Dedi
- Yaşlı bir kimseyim. Cizye (Müslüman devletlerde Müslüman olmayan yurttaşlardan alınan bir tür vergi) ve nafaka için dileniyorum, diye cevap verdi. Bu, Medine sakinlerinden bir Yahudi idi. İnsani duygularla gönlü dolu Ömer ona şöyle dedi:
- ihtiyar! Sana karşı insaflı davranmadık: Gençliğinde senden cizye aldık. Yaşlandığında seni terk ettik. Elinden tutarak evine götürdü ve evinde bulunan yemekten kendisine yedirdi. Sonra, hazine görevlisine haber göndererek bu ve buna benzer kimselerin hem kendilerine ve hem de çoluk çocuklarına yetecek miktarda maaş bağlanmasını emretti.
Mısır sakinlerinden Hristiyan bir kadın Ömer’e şikâyete gelip rızası olmadan Amrb. As’ın evini yıkarak onu camiye eklediğini haber verir. Ömer (radiyallahu anh) Amr’dan durumu sorar. Amr (r.a) müslümanların çoğaldığı, caminin onlara dar geldiğini ve yanında evi bulunan bu kadına evinin karşılığını teklif ettiğini, hatta asıl değerinden daha fazlasını verdiği halde razı olmadığını; evi bu yüzden yıkmaya mecbur kaldığını ve dilediği zaman parayı alması için değerini Beytul mal’a indirdiğini belirtir. Hz. Ömer buna razı olmadı. Amr’dan yeni yaptığı camiyi yıkmasını ve kadına eskiden olduğu gibi evini teslim etmesini ister.
İnsanlık İslam’a muhtaç... İnsanlık İslâm Medeniyetine muhtaç...