Çok yakın bir tarihte Diyarbakır'da Narin kızımızın, Tekirdağ'da Sıla bebeğin yaşamış oldukları trajedeyi üzülerek gördük. Ve aynı ailelerde benzer durumların geçmiş tarihlerde de yaşandığını öğrendik. Bu durum bize herkesin çocuk sahibi olamayacağını bazı kişilerin çocukların savunmasız olmasından nasıl faydalandığını, ve ailelerin de çocuklarını koruma ve bakım yükümlülüğünü nasıl ihmal ettiğini gösterdi. Bu durumda bir çocukla alakalı çocuğun zararına veya istismarına yönelik bir durum olduğunda öncelikle ailenin iyice araştırılması ve gözlemlenmesi gerekmektedir.Çocuk aleyhine bir hareket gerçekleşmesine ilişkin bir somut emmare bulunması durumunda da devletin çocuğa el koyması gerekmektedir.
Hukuk devletinin olmanın gereklerinden biri de çocuğun üstün yararının her koşulda savunulmasıdır.Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin genel ilkelerinden biri olan "Çocuğun Yüksek Yararı ilkesi", çocuk hukukunun en temel ilkesidir. İlkeyi düzenleyen Sözleşmenin 3. maddesine göre, çocuğu ilgilendiren her durumda ve her kararda mutlaka çocuk için mümkün olan en iyi çözüm tercih edilmelidir. Çünkü çocuk kendisi yararına en iyi kararı veremeyeceği için bu kararı Devlet onun yerine verecektir. Açıkladığımız bu sebeplerden ötürü her şeyden önce çocuğun menfaatinin gözetilmesi ve çocuğun zararına bir durumun olması ihtimalleri kuvvetli ise aileden çocuğun alınması gerekmektedir. Aksi takdirde Narin ve Sıla Bebek vakaları duymaya devam edeceğiz.