Allah’ın bize verdiği nimetlerin başında konuşma nimeti gelir. Nimetin şükrünü eda etmek nimeti verenin memnun etmekle mümkün.
Konuşma nimetinin şükrünü nasıl eda edebiliriz?
Konuştuklarımızın kayıt altına alındığının bilincinde olmak.
Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. (Kaf 16-17)
Konuştuğumuz şeylerin hesabı sorulacak.
Yarım hurma vermek sûretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu da bulamayan (hiç olmazsa) güzel bir sözle cehennemden korunsun!” (Müslim, Zekât, 68)
Konuşmamız doğru olacak:
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve her zaman doğru ve yerinde söz söyleyin. (Ahzap 70)
Sözün en güzelini söylemek:
Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. (İsra 53)
Üslubu beyan ayniyle insan.
Yanlış uslub doğru sözün celladıdır.
Bir kadın Kays bin Ubadenin kapısına gelip:
“Evimdeki farelerin azlığından şikayetçiyim dedi.
Bunun üzerine Kays şöyle dedi:
-ihtiyacını ne kadar da güzel söyledi! Bu kadıncağızın evini derhal ekmek, yağ, ve etle doldurun der.
Sözlerimiz adalete hizmet etmeli:
Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız aleyhinde bile olsa, adaletli olun. (En’am 152)
Konuşanı dinlemek ve en doğrusuna uymak:
O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. (Zümer 18)
Yumuşak konuşmak:
Yumuşak bir uslupla söyleyin... Taha 44)
(Ey Rasûlüm!) O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi...” (Âl-i İmrân, 159)
Bilmediğimiz bir konu hakkında konuşup tartışmamak:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra 36)
Konuyla ilgili alimlerimizden bazı sözler;
Bilmemek ilmin yarısıdır.
Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.
İnsanlar bilmediği konularda konuşmasaydı dünya büyük bir sessizliğe bürünürdü.
Madem konuşan bilir, o zaman bilen konuşsun.
Yüksek sesle konuşmamak:
Lokman (a.s) oğluna yaptığı nasihatte; “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme (Lokman 19) buyurmuştur.
Ortamın seviyesine uygun konuşmak:
“İnsanlara akılları nisbetinde konuşun.” (Ebû Davud, Edeb)
Hz. Ali (radiyallahu anh) insanlara anlayabilecekleri şeyleri konuşun. Siz Allah ve Rasûlünün yalanlamasını mı istiyorsunuz? (Buhari)
İbn Abbas (radiyallahu anh) insanlara, akılarının almayacağı bir söz söyleme. Zira böyle yapman bazısı için fitneye sebeb olur. (Müslim)
Konuştuklarımız faydalı olmalı:
O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.” (el-Mü’minûn 23/3)
Peygamber efendimiz fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınmış. (Tirmizi)
İnsanın kendisini ilgilendirmeyen bir şeyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir. (Tirmizi, İbn Mace)
Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ya hayır söyleyin ya da susun (Buhari, Muslim) buyurmuştur.
Duyduğumuz veya okuduğumuz bilgileri teyit ettikten sonra paylaşmak:
Her duyduğunu nakletmesi kişiye yalan olarak yeter. " (Müslim, Mukaddime 5)
Ben duyduğumu söylüyorum demek insanı sorumluluktan kurtarmaz.
Bilgiçlik taslamak için konuşmamak:
Alimler ile yarışmak ya da cahillere gösteriş yapmak için ilim öğrenmeye kalkışanları belki insanlar istikbal eder, alkışlarlar, fakat onların yeri cehennemdir." (İbn Mace, Mukaddime 23)
Peygamber efendimiz den tavsiyeler:
-Üç kişi olduğunuz yerde iki kişi fısıldamasın. Müslüman nazik ve hassastır. Müjdeleyendir. Nefret ettirici değildir. Yerici, lanet edici, kötü davranışlı değildir. Geçim ehli ve cana yakındır. Teşekkür ehlidir. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükredemez. Konuşmalarımız gıybet, dedikodu içermemeli. İnsanlar elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Konuşanın sözünü kesmemek.
“En kötü olanlarınızı haber vereyim mi? Onlar gevezelik edip ne söyleyeceğine dikkat etmeden konuşandır”. (Hadis)
“Resûlullah’ın konuşması her dinleyenin rahatlıkla anlayabileceği şekilde açıktı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18)
“Konuştuğu zaman onun kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.” (Buhârî, Menâkıb, 23)
“İyice anlaşılmasını istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.” (Tirmizî, Menâkıb, 9)