Korku, insani bir duygudur ve çocuk olsun yetişkin olsun her bireyde belirli düzeyde bulunmaktadır. Yetişkinler korku duygularını daha kolay yönetebilmekte iken çocuklarda korkuyu yönetmek daha zordur. Bununla birlikte çocuklar yetişkinlere nazaran duyguları daha yoğun yaşarlar ve duygularını yönetme noktasında yetişkinler kadar başarılı değillerdir. Yaşam tecrübelerin az olması ve bilişsel şemaların henüz tam manasıyla tamamlanmamış olması nedeniyle çocuk çoğu zaman korkularını altında yatan nedenleri anlamlandıramaz, korkusunu tam manasıyla tanımlayamaz.
Anne-babası tarafından geçiştirilen, merak ettiği sorulara mantıklı ve tutarlı cevap alamayan çocuklarda da korku ve kaygı durumu derinleşir. Çocuk mevcut durumdaki korkularıyla baş edemezken, belirsizlik içinde duygularınıkontrol edemezken çevresinde kendisinde yardımcı olabilecek ebeveynlerin yokluğu çocuğu iyice karanlığa itecektir. Çocukluk travmaları dediğimiz olumsuz yaşantı örüntüleri çocuğun zihin ve gönül dünyasında derin bir yara açacak ve yaşı kaç olursa olsun belirli dönemlerde bireyin tekrar tekrarkarşısına çıkacaktır. Öte yandan kaygılı ve panik halindeki anne-baba tutumları ise çocuğa çocuğun korkularını ve kaygılarını azaltmadığı gibi yeni kaygı durumları yaşamasına da neden olabilecektir.
Çocuklarda korku ve kaygı durumun oluşmasında bir diğer neden de belirsizlik ve bilinmezliktir. Zira insan beyni belirsizliği asla sevmez ve problem çözme becerilerini ortaya koyamaz. Bireyler bilmediği şeylerden, anlamlandırmağı olay ve durumlardan dolayı daha çok endişe eder ve bu durum korkunun derinleşmesine neden olabilir. Meraklı ve öğrenme arayışında olan çocuğun soruları dikkatlice dinlenilmeli ve doyurucu cevaplar verilerek çocuğun zihninde işlevsel şemalar oluşturulmasına imkân tanınmalıdır.
Korku, kaygı bununla birlikte panik olma durumları bulaşıcı durumlardır. Eğer aile bireylerinden birisi duygularını kontrol altında tutamıyor ve çevresindekiler de bu duyguyu doğru yönetemiyorsa tüm ile bireyleri aşırı duygulardan nasibini alacaktır. Rasyonel zeminde ilerlemeyen duygular zihinleri ele geçirmeye başlayacak ve bireyi gerçeklik zemininden uzaklaştıracaktır.
Çocuklarda en sık rastladığımız korku-kaygı durumlarışunlardır: Yalnız kalma korkusu, okul fobisi-kaygısı, karanlık korkusu, asansöre binme korkusu… Çocuklarda korku-kaygı seviyesi arttıkça duygu yoğunluğu da artacağı için gece alt ıslatma problemleri de görülebilir. Bu tip durumlarda anne-babalar bunu erken uyarı sinyali olarak görüp mutlaka çocuklarıyla problem alanı hakkındakonuşmalı, korkunun altında yatanlar araştırılmalı ve saptanmaya çalışılmalıdır. Çocuk okul çağındaysa öğretmeni ve rehberlik servisi ile mutlaka iletişime geçilmelidir.
Çocuklar anne-baba tepkilerinden aşırı düzeyde etkilenir. Bu yüzden ebeveynler tepkilerin de ölçü olmalı, olayları ve durumları anlamlandırırken çevrelerindeki çocukları tarafından gözlem altında olduklarını asla ama asla unutmamalıdırlar. Örneğin; bir olay ya da durum karşısında aşırı derecede heyecanlanan ve korkan bir anneyi gören çocuk, olağanüstü bir şeylerin olduğunu fark edecek ve anneyi üzen şeylere dikkat kesilecektir. Çocuk duyduklarını kendi zihninde birleştirmeye çalışacak ve bunu yaparken de o eşsiz ve engin hayal dünyasıyla harmanlayacaktır. Sonuç olarak çocuk bambaşka bir olay ve yoğun duygular içerisinde kendisini bulacaktır.
İzlenilen çizgi film, video ya da youtube içeriklerimutlaka ama mutlaka çocuğun yaşına, karakterine uygun olmalıdır. Çocuklar bazen kendilerine uygun olmayan içeriklere istemeden de olsa maruz kalabilmekteler ve merak duygusunun da etkisiyle izlenilen videoların sayısı artmakta ve çocukta istenmeyen davranış örüntülerinin oluşmasına neden olabilmektedir. Şiddet ve korku unsuru barındıran, çocuklar için uygun olmayan içeriklere karşı filtre uygulaması alınabilecek en basit önlem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yoğun şekilde korku ve kaygı yaşayan bir çocuğa “korkmana gerek yok”, bundan da “korkulur mu?”, erkek adam hiç korkar mı? demek sorun çözmek yerine yangına benzin dökmek gibidir. Anlaşılmayı bekleyen çocuk bir an da umursanmağını düşünecek ve kendini açmayarak, yardım arayışından vazgeçmesine neden olabilecektir. Bunun yerine çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermek, duygusunu tanımlamasını ya da resmetmesini sağlamak, çocuğa duygu yansıtması yapmak işlevsel bir yöntem olacaktır.
Korku çocuğun günlük yaşamını, hayat kalitesini olumsuz yönde etkilemeye başlamışsa, çocuğun arkadaşlık ilişkilerini, günlük yaşam aktivitelerini ve uyku kalitesini etkiler seviyeye ulaşmışsa ve siz de ebeveyn olarak bu durumla baş etmekle artık çözümsüz kalıyorsanız, mutlaka bir uzmandan destek almak önem arz etmektedir.