SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

HAYDİ, ÇOCUKLUĞUNUZA İNELİM!

Son Güncelleme :

2024-10-13 13:10:25

İnsanın, insana dair tüm duygu ve düşüncelerinin anavatanı çocukluk çağıdır. Çocukluk çağını sağlıklı ve verimli geçiren, değer ve kabul görerek büyüyen bir çocuğun ergenlik döneminde ve yetişkinlik dönemlerinde problem çözme ve psikolojik sağlamlık yönünden daha başarılı oldukları apaçık ortadadır. Küçük yaşlarda itibaren sevilen, sevildiğini hisseden, kabul gören, duygu ve düşünceleri önemsenen çocuk geleceğe kendinden daha emin bakacaktır. Bulunduğu ortamı renklendirecek, kuşlar gibi cıvıldayacak, deyim yerindeyse çiçek gibi açacak enerjisiyle herkese hayat olacaktır.

Bir bakıma iyi bir çocukluk evresi geçiren bir çocuğun ileriki yaşamı hakkında bize yol haritası sunacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Şimdiki anımız büyük oranda çocuklukta oluşur. 0-6 yaş dediğimiz büyük oradan karakter gelişiminin inşa edildiği dönemdir o dönemdeki rol-model alınan davranışlar, çocuğun gönül dünyası ve zihin dünyasına nakşedilen düşünce ve duygu kalıpları büyük orada çocuğun ileriki yaşamındaki temel taşlar olacaktır. Yetişkinlik yaşantımızda süreceğimiz hayat geçirdiğimiz çocukluğun izlerini taşır.

Anne-baba eğitimini güzel bir şekilde alan, aile ortamındaki huzuru tüm duyu organlarıyla duyumsayan ve iliklerine kadar doyumsayan çocuk duygularını ifade etmek konusunda cesaretlendirilecek, düşüncelerini paylaşabilecek ve aile sıcaklığının verdiği özgüvenle hem birey olma yönü güçlü olurken aynı zaman da sosyal yaşamda da daha güçlü şekilde var olabilecektir. Zira çocuğun gelişen ruhu anne-babanın rehberliğinde şekillenecektir.

Bitirilmemiş işler, yarım kalan düşler, çocuksu masum ama eksik gülüşler, ifade edilemeyen duygular, baskılanan çocukluk hatıralarıyla dolu bir çocukluk süreci geçiren çocukların travmaları da kendileriyle beraber büyüyecek ve ruhunda bir yara olarak kalacaktır. Bireyin geçmişte yaşamış olduğu bu travmatik durumlar kişinin yetişkinliğinde hayatının pek çok döneminde de sık sık kendini gösteriyor olması aslında bu yaraların geçmediğini, kişinin şimdiki yaşantısını da büyük oradan etkilediğini ve şekillendirdiğini söyleyebiliriz.

Geçmişteki anılar, acı ya da tatlı hatıralar, birbirinden farklı duygular… Gelin birlikte hatırlayabildiğimiz kadarıyla çocukluğumuza bir yolculuğa çıkalım. O çocuk aklımızla ruhumuzu yaralayan, içe kapanık olmamıza kapı aralayan o anılarla tekrardan bir yüzleşelim. O an çık kızmamıza rağmen ifade edemediğimiz, zaman zaman aklımıza geldiğinde “keşkelere” boğulduğumuz o anlara, duygulara tekrardan bir göz atalım. Şu an ki yaşantımızı şekillendiren elbette sadece geçmişteki olumsuz anılar olmayacaktır. Koşarken düştüğümüzde bizi kaldıran, canımızın çektiği bir yiyeceği bizimle paylaşan bir arkadaşımızın gösterdiği bu güzel davranışlar da kimi zaman bizler için unutulmayacak hatırlara dönüşebilmektedir.

 Çocukluk döneminin en büyük travmalarından biri de çocuğu görmezden gelmek, onun duygu ve düşüncelerini yok saymaktır bu durum kısaca değersizlik ve sevgisizlik kavramlarıyla açıklanabilir. Sürekli görmezden gelinen çocuk kendisini kabul ettirmek için çoğu zaman alttan almak zorunda kalacak, çevresinde kişilere hayır demekte güçlük çekecek ve daha çok sevilmek için yaptığı her türlü fedakârlık o bireyin hem çocuklukta hem de yetişkinlikte görevi haline gelecektir.

Bize acı veren olumsuz anıları, olumlu anılara nispeten daha kolay anımsayabiliriz. Örnek vermek gerekirse kişi muzdarip olduğu o konudaki yarayı çocuklukta ilk nerede ve nasıl aldı, o anı etraflıca düşünüp gidip o durumla yüzleşmek önemlidir. Bu durum kişinin affedici olmasını sağladığını gibi ruhundaki yüklerden de arınmasını sağlayacaktır. Çünkü kızgınlıklar, intikam duyguları ve hırslar insan ruhundaki prangalardır. Duyguların özgürleşmesini ve anı yaşamayı engelleyen en büyük yüklerdir. Yaşadığımız olumsuz duyguları, almış olduğumuz yaraları anlamlandırmak ve o duyguları dönüştürebilmek geleceğe daha huzurlu bakmak adına faydalı olacaktır. Mühürlenmiş ya da bastırılmış duygular da bir şekilde ortaya çıkmak ister. Bu durum genelde psikosomatik belirtiler dediğimiz bedenimizde kendini gösteren geçmeyen baş ağrıları, omuz ağrıları ya da mide ağrıları şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

Bazen bir yetişkin herhangi bir olay ya da durumuna olması gerekenden fazla ya da eksik tepkisi verebilir. Çevredeki pek çok kişi bu durumu anlamlandıramayabilir. Ancak bu duygunun, olayın öznesi olacak kişide çocukluktan kalma mutlaka bir izi ya da anısı bulunmaktadır. Örneğin yetişkin bir birey sürekli kendini acımasızca eleştiriyorsa bu duygusunun temelinde ve derinlerinde çocukken anne-babası ya da yakın çevresi tarafından sürekli eleştiriye maruz kalması ve bulunduğu ortamlarda yeterince kabul görmemesinden kaynaklı olabilir. Çünkü sürekli eleştiriye maruz kalan çocuk bunu bir süre sonra iç sesi haline getirecek ve her eylem ya da söyleminde dışarıdan bir uyarı alma beklentisi olarak zihnine kodlayacaktır. Kısacası bu kişi artık kendi hayatının direksiyonunu başkasının kontrolüne bırakmıştır. Bu olumsuz durumun üstesinden gelmek ve kabul görmek için kendisini diğer insanlara sevdirme gayreti daha da artacak, sürekli alttan alan ve kimseye hayır diyemeyen bir kişilik haline bürünebilecektir.

 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

DİĞER YAZILARI