Bebekliğimizi saymazsak çocukluğumuzdan itibaren çevremizde gelişen olaylara ve durumlara hayır demekte oldukça zorlanan bir millet olduğumuz aşikârdır. İnsanların bizi yanlış anlayabileceği endişesi, sevilmeme ve dışlanmaya maruz kalma korkusu gibi mantıkdışı inançlardan dolayı pek kimselere hayır demek istemeyiz. “Aman kırılmasın, aman incinmesin, ne olacak canım bu defa da alttan alayım” dedikçe karşımızdaki insanlar sizin bu durumdan şikâyetçi olmadığınızı ve sınır çizmek istemediğinizi düşüneceklerdir. Hal böyle olunca yapmak istemediğiniz her şeyi yapmak, olmak istemediğiniz her yerde kendinizi olmuş bulacaksınız. Bu durum böyle sürdükçe siz içinde bulunduğunuz durumdan şikâyetçi olsanız bile çevrenizdeki insanları bu şekilde alıştırdığınız için bir anda bu davranışınızdan vazgeçemeyeceksiniz. Bu ruh hali siz de gerginlik ve kızgınlık yaratacak, insanlara karşı bakış açınız değişecek ve aslında geçmişte yaptığınız birçok fedakârlığın nasıl da göreviniz haline dönüştüğünü görmüş olacaksınız.
Özveri ve fedakârlık iki güzel haslettir ve insanlara çok yakışır. İnsan da hayat bulur ve hem kişinin kendisini hem de muhatabını besleyip büyütür. Bununla birlikte siz kendinizi feda ederken karşınızdaki kişi bundan kâr ettiğini düşünüp, sizi kullanılmışlık hissiyatına sürüklüyorsa burada gidişata bir dur demek gerekir. Eskiler ne güzel söylemişler: “Sağıra sözünü, köre yüzünü süsleme yorulursun!” Çünkü hiç kimse duymak istemeyen kadar sağır, görmek istemeyen kadar kör değildir. Sizin tüm gayretlerinize rağmen karşınızdaki insanın gönül dünyasında bir kıvılcım yanmıyorsa, o kişinin kurumuş ve kuraklaşmış gönlünde güzel bir duygu filizlenmiyorsa o kişi ile aynı frekansta değilsiniz demektir. Maalesef ki tüm çabalarınız patinajla sonuçlanacak, bir adım mesafe alamayacak ve süreç sonunda yorulan sadece ve sadece siz olacaksınız demektir.
Bununla birlikte hiçbir sınır çizmediğiniz için, kimseye hayır diyemediğiniz için, her olay ve durumda alttan alan taraf siz olduğunuz için kendinizi daha çok suçlayacaksınız, gece uykuya dalmadan önce kendinizle daha çok yüzleşecek ve kendinize daha çok kızacaksınız. Vaktinde çizmediğiniz sınırlar, size fazlasıyla sinir olarak geri dönecektir. Ayrıca gerilen bir yay misali istemediğiniz şeyleri yaptıkça, muhatabımız kişisel sınırlarınızı ihlal ettikçe o yay gerilmeye ve sizi germeye devam edecek ve artık bir süre sonra kontrolü kaybettiğinizde olmadık yerde, olmadık kişiye karşı patlamış olarak bulacaksınız kendinizi. Bu da kişisel ilişkiler anlamında istenmeyen bir durumdur elbette. Peki, istenmeyen durumların oluşmasını engellemek için neler yapılmalı:
- Kişi kendisinin tek, biricik ve önemli olduğunun farkında olmalı.
- İnsanlara “hayır” demenin aslında onları sevmediğiniz anlamına gelmediğinin bilincinde olunmalı.
- Yalnız kalmaktan korkmamalı.
- “El alem ne der” diye düşünmeden önce “ benim için önemli olan nedir, ben ne hissediyorum diye düşünmeli”