Güçlü, akıl ve irade sahibi olarak dünya sahnesinde boy gösteren insanoğlu zaman zaman büyük ya da küçük problem durumlarıyla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu problemlerin varlığı bizi motive eder ve sorunla baş etme yolları üzerine düşünmemizi sağlar. Burada bir miktar kaygının sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bizi harekete geçirecek gücü içerisinde barındır. Ancak birey bazen söz konusu problemin çözüm yolları konusunda yetersiz kalabilir ve o problemin içerisinde kendisini kaybedebilir. Hatta o probleme ya da soruna o kadar çok odaklanır ki kendisini çaresiz ve çözümsüz olarak hissedebilir.
Problemlerle yatıp problemlerle kalktığımız zamanlarda artık o sorunlar bizim hayatımızın tam da merkezine oturur ve bizi yönetmeye başlarlar. Zihnimizin direksiyonu o sorunlara kaptırdığımız zaman bizim için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Çözüm yolları konusunda işlevsel çözüm önerileri ortaya sürülmezse kişiyi sürekli karamsarlığa itecek, günlük yaşamını kaygı ve korkuların gölgesinde yaşatacak bir derin soruna dönüşmesi işten bile değildir. Tıpkı bataklığa saplanmış, kurtulmak için çırpındıkça daha fazla derinlere saplanan birey gibi.
Birey mantıkdışı inançların etkisiyle ya da problemin büyüklüğü nedeniyle problemlere sağduyulu ya da çözümcü yaklaşamayabilir. Psikolojide tünel etkisi adını verdiğimiz bir olgu vardır. Kişi zor zamanlardan geçerken, dertleriyle ve problemleriyle boğuşurken geniş bakış açısını kaybedebilir ve olaylara sadece dar bir açıdan bakabilir. Meseleye sadece o dar çerçeveden bakabildiği için görebileceği ve odaklanabileceği tek şey kişiyi üzen problemler olacaktır. Bu durum aslında zihinsel bir yanılsamadır. Bu tablo bireyi daha çok kaygılandırmaya ve durumu facialaştırmaya kadar götürebilir maalesef. Birey daha kaygılı oldukça büyük olarak gördüğümüz problemler daha da büyüyecek, canavarlaşacak ve gözümüzde çözülmesi imkânsız dertler haline gelebilecektir. Hâlbuki birey geçmişte bu ve buna benzer problemler yaşayıp yaşamadığını zihninde yoklayabilir. Bunları düşünüp bunun üzerine yoğunlaşabilir ve çözüm önerileri not alarak problem çözümünde anahtar olarak kullanabilir.
İnsanlar genellikle olumsuz düşünme ve kötüyü çağırma konusunda daha meyillidir. En kötüsünün kendisinin başına geldiğini, en çok derdin kendisinde olduğunu iddia edebilir. Hatta bununla da kalmayıp, başkalarının yaşadığı sorunlarını beğenmeyip çevresindekilerle acı yarıştırdığı da olur. Olumsuz olay ve durumlar da ne kadar çok üzerinde durulursa kişiyi o kadar çok yakalayabilir. Burada beynin çalışma prensibiyle alakalı olarak öğrenilmiş çaresizlik ve kendini gerçekleştiren kehanet mevcut durumu açıklayıcı kavramlar olacaktır.
Takıntılı kişiliklerde problemler karşısındaki kaygıyı daha yoğun yaşarlar. Kaygı yoğunlaştıkça çözüm üretme kapasitesi azalacağı için problem unsurlarının bireyin zihninde yarattığı baskı daha da artacaktır.
Birey yaşadığı sorunları küçük adımlar ilkesi gereği küçük parçalara ayırarak, öncelik sırasına koyarak çözüm üretmeye başlaması daha akılcı olacaktır. Bu sayede bireyin hareket geçme enerjisi artacak ve sorunları görmezden gelmek yerine üzerine gidecektir.
Bazen de yaşadığımız bu problemlerin çözümünde bakış açımızı değiştirmek, odak noktasından bir miktar uzaklaşmak da iyi gelebilir. Dışarıdan tarafsız bir göz ile bakmak, duygularımızı sürece dâhil etmemek meseleye daha kapsamlı ve hızlı çözüm yolları sunabilir.
İnsan yaşamında problemler her zaman olmuştur ve olacaktır. İnsanı üzen, gönül dünyasını yoran ya da çaresiz hissettiren şey bizim o problemlere yüklediğimiz anlamdan kaynaklı da olabilir. Bir bireyi etkilemeyen bir problem bir başkası için psikolojik manada yıkım sebebi olabilir. Buraya bireyin olaylara ya da durumlara yüklediği anlamın ne kadar önemli olduğunu görebiliriz.
Bazen de insan başına gelen problemi sadece kendisinin yaşadığını, bütün sıkıntıların kendisin başında olduğuna dair mantıkdışı inançlara kapılabilir. Çevredeki insanların problemlerinden bahsetmiyor olması onların güllük gülistanlık bir yaşam sürdüğünü göstermez. O kişiler ya bu süreci bastırıp görmezden geliyorlar ya da çözüm yolarını deniyorlardır, bununla beş edebiliyorlardır.
Son olarak zor zamanlarda çevrenizdeki insanların desteği sizin için önemli olacaktır. Kişiye yara olmayacak, yar olacak insanların varlığı bu süreçte çok kıymetlidir. Sizi aşağı çeken, sizinle gönül bağı kuramayan aksine sizlere ayak bağı olan insanlardan hızlıca uzaklaşmanız, yüklerinizden kurtulmanıza ve problemlere daha akılcı yaklaşmanıza vesile olacaktır.
Kişiyi yıkmayan darbedeler onu daha güçlendirecektir. Duygusal yönden kendinizi güçlendirmek de önemli bir olgudur. Psikolojik sağlamlığınız hep yerinde, hayata karşı olumlu bakışınız yüreğinizin en derininde olsun… Sağlıcakla…