Çocukluk döneminde bir an önce büyüyüp yetişkin olma isteğine kapılmayan çocuk yoktur sanırım. Büyüyünce her şeyin daha güzel olacağına dair hayaller kuran, ergenlik döneminde gençliğin verdiği heyecanla daha özgüvenli ve daha ayakları yere basan kararlar alabileceğini düşünen çocuk isteğine ulaşıp büyüğünde ise çok da aceleci olmasının yersiz olduğunu anlayacaktır hiç şüphesiz.
Anne-babaların, ergenlik dönemindeki çocukları ile ilgili beklentileri genellikle onların mantıklı ve makul karar almaları ve verdikleri karaların büyük orada isabetli olmasıdır. Çünkü yetişkinler ergen çocuklarından mantıklı davranmalarını, önceki hatalarından ders çıkarmalarını ve kendi yaşantılarından anlattıkları anekdotlar üzerinden tecrübe kazanarak kendilerine uygun yol haritaları hazırlamalarını beklerler. Ancak sevgili anne-babalar unutulmaması gereken çok önemli bir ayrıntı vardır. Bu ayrıntı ergenlerin duygularıyla düşündükleri ve düşündükleri her şeyi hemen eyleme geçirme istekleridir.
Bizlere başvuran bazı anne-balar, çocuklarını kendi yetiştikleri dönemin şartlarını dikkate alarak, kendi yeniştikleri dönemden örnekler vererek ergen çocuklarıyla iletişim kurma çabası içerisine girmektedir. Ebeveynlerin kendi yaşadıkları dönemin zorlukları, ergenin ne zihin dünyasında ne de gönül dünyasında maalesef pek anlam ifade etmemektedir. Çünkü ergen şu anı, şimdiki zamanı görmüştür ve şu an her şey önüne hazır olarak gelmektedir. Dolayısıyla ergenin kendisine anlatılan geçmiş dönemleri tahayyül etmesini sağlayarak kendisine bir yol çizmesi sağlamak suya yazı yazmak gibi beyhude bir çaba olacaktır. Daha da önemlisi ergen sürekli nasihat dinlemeye maruz kalacağını düşündüğü için anne-baba ile konuşma ve iletişim kurma çabasından da kaçınabileceği bir gerçektir.
Konu ebeveyn ve çocuk olunca Hz. Ali’nin konuya dair enfes sözünü hatırlamadan geçmek olmazdı. Hz. Ali şöyle demiştir: 7 yaşına kadar çocuklarınızla oynayınız, 15 yaşına kadar arkadaşlık ediniz, 15 yaşından sonra ise onlarla birlikte istişare ediniz, değerlendirmelerde bulununuz. Bakınız ne kadar da bütüncül ve sağduyulu bir bakış açıcı. Bu bakış acısı ergeni kucaklar, ergenle aradaki duvarları kaldırır ve aile içinde iletişimin ve hoşgörünün hâkim olduğu bir muhabbet ve konuşma zemini hazırlar. Bugünün çocuklarını dünün yöntemleri ile eğitirsek, onların yarınlarından çalarız der modern pedagoji. Bu bağlamda hem ergenlerin hem de yetişkinlerin şimdi ve burada olması, çatışma durumunda dinleme ve anlama kapasitelerinin artırılması mutlu aile, mutlu çevre ve mutlu ülke idealinin gerçekleşmesi için güzel bir fırsattır.
Duygulardan bahsetmişken ergenlik döneminde ergen bireylerdeki dopamin hormonu yetişkinlere nazaran daha az salgılanmaktadır. Dopamin hormonu genellikle hoşa giden, cazip gelen şeyler karşısında daha yoğun şekilde kendini göstermektedir. Ergen birey ise bu dönemde yaptığı iş ve işlemlerden çabuk sıkılma, odaklanma sorunu, dikkatini toparlayamama gibi problemleri oldukça yoğu yaşamaktadır. Ancak hoşa giden, ergene haz veren ve ergenin dikkati çeken herhangi bir konu olduğunda hatta bunu düşündüğünde bile bu dopamin seviyesi bir an da yükselmekte ve ergenin dikkatini hemen oraya vermesine neden olmaktadır. Sıradan şeyler söz konusu olduğunda ise bu durum ergende yeterli bir uyarıcı olmayacağı için ergen birey dalgın, meraksız ve isteksiz davranışlar sergileyebilmektedir.
Bu dönemin bir özelliği de stres yaratan durumdan uzaklaşmak ve hazzın peşinde koşmaktır. Bu bağlamda çocuğun okul ve ders başarısı düşerken, arkadaş gruplarıyla zaman geçirme, dikkat çekme davranışları, kişisel bakımda fark edilir artış, saldırgan davranışlar geliştirme, kimlik arayışında olma, sosyal medyada var olma çabası ergenin kendisini iyi hissetme arzusunun sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde erkekler genellikle fiziki yapılarını kullanarak kabul görmeye çalışırken kızların ise duygusal yönden daha baskın olma ya da içe kapanma eğilimlerin daha fazla olduğu görülmektedir.
En büyük ve en sofistike problemlerin kendilerine ait olduğunu düşünen ergenler için duygu ev düşünceler bu dönemde çok keskin hale gelebilir. Bir konu hakkındaki düşüncesi bazen siyah ve beyaz kadar net olabilirken bazen de kararsızlıklar denizinde boğulurken görebiliriz ergenleri. Duygu ve düşünce dünyalarında gelgitleri bir hayli yoğundur ve yetişkinlerin de bu durumu anlayışla karşılamalarını beklerler. Bir gün önce hayat-memat meselesi olan bir konunun ertesi gün esamesi okunmayacak kadar kıymetsiz hale gelebilir ergenlerin dünyasında.
Kimlik arayışında olan ergenler zaman zaman çökkün durumda olurken zaman zaman da oldukça neşeli halde karşımıza çıkmaktadırlar. Normal şartlar altında bu kadar yoğun yaşanan gelgitler psikolojik rahatsızlık olarak nitelendirilse de ergenlik dönemi bundan müstesnadır. Zira kimlik arayışında olan ergen kendisi için uygun bir rol-model keşfetme, onun gibi düşünüp onun gibi hissetme çabasındadır. Bunu yaparken de günlük yaşamda ve düşüncelerinde tutarsızlık yaşayacak, çatışma durumlarıyla karşı karşıya kalacak, belki kendisini suçlayacak ama kendisini iyi hissettiren rol-modeli bulduğu anda rahatlayacak ve duygu ve düşünceleri rayına oturacaktır.
Son olarak ergenlik dönemi yaratıcı düşüncesinin de yoğun olarak gerçekleştiği bir dönemdir. Ergen bu dönemde siyasetten dine, felsefeden gündelik pek çok konuya merak salmakta, fikir sahibi olmakta ve kendisinin büyüdüğünü artık çevreye kabul ettirmeye çalışmaktadır. Konuşma ve iletişim fırsatı doğurduğu için bu zamanlarda ergenle iletişim kapıları sonuna kadar açık olmalı, ergenin kendisine ifade etmesine olanak tanınmalıdır. Düşüncesine saygı duyulmayan, azarlanan ve sürekli terslenen ergenin iletişim kanallarını kapaması ve iç dünyasına bu gerilimi aktarması istenen bir durum olmayacaktır.
İnstagram: psk.daniman_muhammed_arslan