İnsan basit bir varlık değildir. Çünkü o, Mikro-Evren’dir ve Evren, Makro- İnsan’dır. İnsan, Âlemin özüdür, özetidir, hulasasıdır.
Bireyin kendisiyle, çevresiyle, tabiatla, evrenle, varlık dünyasının tüm öğeleriyle uyumlu olması, hayatına katma değer katar. Varlık dünyamızda irade ve bilinç sahibi olmayan tüm varlıklar, Yaratıcı’nın koyduğu evrendeki “Evrensel yasalar” dediğimiz, “Sünnetullah”a tabi olarak uyum içinde varlıklarını sürdürürler. Varlığın bilincinde olanlar, bütün içindeki yerini, değerini, haddini, hududunu ve bunlar arasındaki koordinasyon demek olan uyumu bilirler. Farklılıkları, zenginlik bilirler. Farklı parçaların, bütünü oluşturduğunu bilirler.
Mikro evren ve alemin özü demek olan İnsanı şimdi daha yakından tanıyalım:
Her bir insanda; 20 trilyon hücre, 96 km uzunluğunda kan damarı, günde 100 bin kere atarak 9 000 litre kan pompalayan bir kalp, dakikada 1000 000 mesaj gönderme kapasitesine sahip bir beyin, 75 km uzunluğunda sinirler, her gün 11 bin litre hava soluyabilen ciğerler ve her 5 dakikada tüm vücudun kanını temizleyen böbrekler mevcuttur.
Varlık dünyasının en onurlu, en şerefli ve en erdemli varlığı olan insanda başka ne tür özellikler vardır? Bunları yazmaya devam edelim:
İnsanın 7 metre uzunluğunda ince bağırsağı, 2 metre uzunluğunda kalın bağırsağı ve 230 adet farklı kemiği vardır.
Varlık dünyasındaki farklı 50 bin kokuyu tanıyabilen bir burun’a ve farklı 10 bin lezzeti tadabilen bir dil’e sahiptir. Buna ilaveten yüzlerce frekanstaki sesleri duyabilen kulaklar ve 576 megapiksel kalitede görebilen gözler mevcuttur.
Bu kadar olağanüstü yapıda yaratılan insan, elbette ki sonsuz ilim ve kudrete sahip bir yaratıcının eseridir. Böyle karmaşık ve olağanüstü donanıma sahip alemin özü demek olan inanın yaratılışını; Dilsiz, duymaktan aciz, kör ve sağır bir tabiata mal etmek en basit bir açıklamayla cehalettir ve bilimsel bilgiye karşı bir saygısızlık ve hakarettir.
İçtiğimiz suyun, yediğimiz yemeğin ve soluduğumuz havanın sahibini idrak etmek ve şükran borcumuzu yaratıcımıza karşı ifade etmek durumundayız. İnsan, Biyolojik, Fizyolojik, Psikolojik ve Anatomik yapısıyla incelendiğinde, Varlık dünyasının en karmaşık, en değerli, en onurlu ve en erdemli öğesi olduğu anlaşılacaktır. Bu kadar donanıma sahip olduğunun farkında olan insanın, kendisini yaratan Rabbini bilmemesi, tanımaması düşünülemez. Bu donanımın farkında olan insan elbette ki, kendini bildiği gibi, Rabbini de bilir. Yani, “Kendini bilen Rabbini bilir” sözü bu anlattıklarımızı özetlemektedir.