Bilindiği gibi insanı istikametten çıkaran üç zararlı harrip vardır. Bu üç zararlı nesnenin tesirinde kalan insan hak hedefinden sapar, batıl cihete kayar ve insanı aydınlıktan karanlık vadisine düşerek zararlı nesne haline düşer.
Bu üç müharribin biri NEFİS, biri ŞEYTAN biri de DÜNYA. İnsan bu üç hümarribin tesirinde kaldığı takdirde kendini hakka teslim edemez duruma düşer ve hakkın istikametini kayıp eder. Onun için manevi ünlüler, bu üç gücü tamir ve terbiye etmeye himmet sarf ederler. Önce nefsi emmare-i terbiye ederler, ikincisi şeytan hilelerinden uzak kalırlar ve üçüncüsü dünyayı severler amma taparcasına bağlanmazlar. Evet, Peygamber (sav), bu üç müharribin biri olan şeytanı terbiye ederek der ki “her insanın bir şeytanı var, benim de, ben şeytanımı bağlamışım” Bazı Allah dostu da diğer muharrib olan nefsi terbiye altına alırlar, hatta tabir caiz ise nefsi gelmeyerek öldürürler. Rabi bin Heysem gibi. Bu ünlü mutasavvıf gece gündüz ibadetle meşgul olup halden hale düşerdi Annesi ona Oğlum sana ne oldu, sen fazla suçlu olduğunu gösteriyorsun, sanki katilsin? Evet, anne, katilim. Oğlum, kimin katili olmuşsan onun akrabalarına gider af dileriz, diyet isterlerse diyeti veririz, seni bu halden kurtarırız. Anne, ben nefsimin katiliyim nefsimi öldürmüşüm. Anne, madem nefsini öldürmüşün hakiki mümin ve doğru insan oldun, ben anne olarak senin nefsini böylece terbiye ettiğin için Allah'a hamt ederim.
Büyük müçtehit Ebu Hanife muharip olan dünyayı terbiye etmişti. O zat zamanın en zenginlerindendi, hatta o zamanda babadan kalma bir gemisi vardı. Bu büyük âlim dünyaya çalışırdı amma hırsını bir kenara atar servetinin gelirini ilme, ilim taliplerine, muhtaçlara sarf ederdi. Bununla beraber 40 yılının sabah namazını akşam abdestiyle kılardı, yani sabaha kadar abdest bozacak uyku uyumazdı. Kendisi gibi zengin bir tüccar ona derki ben de senin gibi zenginim, ticaret kervanım ve ticaret develerim seninki kadar vardır fakat malımı senin gibi hak yola harcayamam, senin gibi doğruya bağlı kalamam, neden? Sen develeri kalbine koyuyorsun, ben develeri kalbime değil ahıra koyuyorum, kalbim Allahın merkezidir, onu Allah'a tahsis ediyorum. Farkımız budur. Hakka namzet ol.