SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

İNSAN RUHUNU YORAN DERİNDEN YORAN BİR PROBLEM

Son Güncelleme :

2024-12-01 13:25:01

İNSAN RUHUNU YORAN DERİNDEN YORANBİR PROBLEM

SAPLANTILI DÜŞÜME BAĞIMLILIĞI ÜZERİNE…

Duygu ve düşünceleriyle dünyaya gelen insanoğlu bir robot ya da makine değildir. Duyguları, düşünceleri sayesinde hayattan keyif alır ve yaşama sıkı sıkıya bağlanır. Duygu ve düşünceler kişiyi şu anında mutlu, geleceğe karşı ise umutlu kılar. Bunun yanında bazen çok düşünme, saplantılı düşünme yapısı bireye ciddi zararlar da verebilir. Bu tip saplantılı düşünme yapısına sahip bireylerin kafasının içi adeta cendere gibidir. Maddi konular, ilişki problemleri, kızgınlar, kırgınlar, sitemler, bitirilmemiş işler, yarım kalan düşler, asık suratlar karşısında anlam bulamayan çeyrek gülüşler.. Tüm bu duygu ve düşüncelerin tamamı duygularını ve düşüncelerini yönetemeyen kişiler için ciddi stres unsuru olabilmektedir. Bu duygu ve düşünceler bireyi çoğu zaman güçlü kılarken zaman zaman da bireyi kendisine esir edebilir.

Geçmişte bazı olumsuz olaylar yaşamış olabilirsiniz ve bu olaylar sizin gönül dünyanızda onulmaz yaralar açmış olabilir Kişi bu problemlere çözüm yoları bulmak adına kendini çoğu zaman düşüncelere dalmış olarak bulabilmektedir. Birey bazen bu olumsuz durumlar üzerine o kadar çok kafa yorar ki günlük hayatının her anında bu olumsuz düşünceler kendini gösterir. Kişi kendini sürekli gergin, mutsuz ve düşünceli bir halde bulur.. Bu durum kişinin bilerek ve isteyerek seçtiği bir durum değildir elbette. Sürekli düşünme hali saplantıya ve takıntıya dönüşecek ve bireyi istemediği bir kişi olmaya zorlayacaktır.

Çoğu zaman birey düşünmekten yaşamaya fırsat bulamamaktır. Anı kaçıran birey daha huzursuz ve daha kaygılı olacak, sonuç olarak saplantılı düşünce girdabına giren kişi kurtulmaya çalıştıkça daha fazla battığını düşünecektir.

Anı yaşayamayan birey, geçmişin pişmanlıkları ve keşkeleri bununla birlikte geleceğin kaygıları ve belirsizliği arasında sıkışır kalır. Deyim yerindeyse ruhunun mengene ile sıkıştırıldığını hisseder, nefes dahi zor alır. Birey çözüm yolları üretmek adına çaba harcasa da çözüm arayışı hep dar bir çerçevede olacağından patinaj ile sonuçlanmakta ve bireyi bir adım ileri taşıyamamaktadır. Beynini ve düşüncelerini kontrol altında tutamayan birey artık duygu ve düşüncelerinin direksiyonunun kontrolünü beyninin içerisindeki küçük adam dediğimiz yapıya teslim eder. Duyguları düşünceleri artık o küçük adam yönetir. Bu küçük adam her şeyi karanlık, her şeyi karamsar göstermek konusunda bir ustadır. En ufak bir kişiler arası problemi büyütür de büyütür. Sabah akşam elinde olmadan bu durumu düşünen birey, karşısındaki kişiye karşı olumsuz duyguları artarken aynı zaman da o kişi hedef tahtasına da oturtmuş içten içe o kişiye karşı bilenmeye başlamıştır.

Her an zihninin birkaç köşesinde bitirilmemiş işleri, ifade edilememiş kızgınları ve sistemleri olan birey sürekli gergin ve mutsuzdur. Kafasındaki her gün tazelenen ve büyüyen bu olumsuz düşünceler girdabından çıkamadığı müddetçe yaşamdan haz duyması pek mümkün olmayacaktır.

Arışı düşünen, saplantılı düşüncelere sahip olan birey günlük yaşamda tesadüflere ve istenmeyen durumlara pek tahammülleri olmadığı için kontrolcü bir yapıda olmayı tercih edebilir. Geçmişte olumsuz yaşantıların zorluğunu çeken birey aşırı kontrolcü davranarak yaşanabilecek olumsuz süreçleri en aza indirmeye çalışacaktır.

Birey geçmişine dönüp baktığında çoğu zaman kendini suçlayacaktır. Geçmişteki hatalarını ve pişmanlıklını değerlendirirken çoğu zaman kendisine karşı çok acımasız davranabilmektedir. Şu an geçmişine bakan birey “ben bu hataları nasıl yapmışım” sorusunu sık sık kendisine sormaktadır ve bunu bir türlü kabullenememektedir. Geçmişi değerlendirmek, geçmiş ile yüzleşebilmek elbette kıymetlidir ancak birey geçmişini kabullenemiyor, geçmişin pişmanlıkları şu an üzerinde kaygı, korku ve gerilim yaratıyorsa geçmişi o şekilde kabul etmeli, hataları ve pişmanlıklarına karşı daha esnek olmalı ve psikolojik sağlamlığı için bunu başarabilmelidir.

Etrafında sürekli karabulutlar olduğunu hatta bu karabulutların beyninin içerisini kapladığını düşünen birey, karanlıkta kaldığını dile getirmelidir. Karanlığı aydınlığa çevirmenin yol ve yöntemlerini ulaşmak adına çaba göstermelidir. Kendisi tek başına bunu başaramıyorsa ruh sağlığı uzmanından mutlaka destek almalıdır…

Sağlıkla, sağlıcakla kalın.

Esenlikler Dilerim…

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

DİĞER YAZILARI